Markanızı Güçlendirmek için İç Mekan Tasarımında nelere dikkat edilmeli?
Marka ve Markalaşma (Branding) nedir?
Branding, yani Kurumsal Kimlik, girişimci olarak yeni başlatacağımız işimizin adının konması, logosunun oluşturulması, belirlediğimiz değerler ve felsefeniz, kullanacağımız iletişim biçimi ve diğer kurumlar ile olan bağlantılarını içeren kavramları çatısı altında toplayan bir terimdir. Neden mi önemli?
İsterseniz insanları düşünelim. Her birimizin görünüşü, zevkleri ve alışkanlıkları birbirinden ne kadar farklı. Herkes birey olarak kendi tarzına sahip. Eh, bir kişi ne kadar özgünse; o kadar dikkat çekip ilgi uyandırmaz mı? Kurumsal Kimlik tam olarak bunu hedefler, pazarlamada bir markanın kendini benzersiz kılarak hedef kitlesinin dikkatini çekmek. Kurumsal Kimlik oluştururken dikkat edebileceğiniz öğeleri isteğiniz olursa bir sonraki paylaşımda daha detaylı bir şekilde inceleyebiliriz.
Kurumsal Kimliğin iç mekan ile ilişkisi ise öneminin aksine çoğu zaman üzerine kafa yorulmayan bir detay. Mekanların tasarımı marka tarafından oluşturulan kurumsal kimlik ve beklentiler doğrultusunda oluşturulmalı. Yapılan araştırmalar sonucunda ziyaretçilerin bir mekanın karakteri ve atmosferinin yansıttığı duygu hakkında bilinçli ya da bilinçsiz olarak bir fikir sahibi oldukları ve marka hakkında daha önceden iyi bir fikre sahipse, o mekana girme olasılığının arttığı görülmüş.
Yani oluşturacağımız kurumsal kimliğin dışında hedef kitlemizle buluşacağımız mekanlar da hedef kitlemiz ile iletişimimizde büyük bir rol tutuyor. Mekanın büyüklüğü ve yerinin dışında, ışıklandırma, mobilya seçimi, kullanılacak renkler, dokular birbiriyle ve markanın felsefesi ile bağlantıda olmalı.
Kurumsal Kimliğin iç mekan tasarımına etkisinin anlaşılması için kolay olması açısından en bilinir markalardan biri olan Apple üzerinden örnek verebiliriz; teknolojik ürün satan bir çok marka olmasına rağmen Apple kendini diğerlerinden ayıran bir felsefeye sahiptir. Bunu logosunda, sattığı ürünlerin minimal tasarımında, akıllı paketleme sistemlerinde ve çekici ara yüzlerinde görebilirsiniz. Peki reklamlarında bile pazarlananın aslında ürünlerinin değil yaşam tarzı ve deneyimi olduğunu fark etmiş miydiniz?
Peki, bu felsefenin aynı zamanda mağazalarında da uygulandığını düşünmüş müydünüz? İç mekanları bu konuda belirledikleri standartlara ve ürünleri ile bağlantılı olacak şekilde fonksiyonelliği minimal ve temiz çizgilerle, metal ve beyaz yüzeyler ahşap ile harmanlanarak, büyük bir titizlik ile tasarlanmıştır. Dünyanın neresine giderseniz gidin, logo ve ürünleri mekandan kaldırdığımızda bile içerisinde bulunduğunuz mekanın Apple’a ait olduğunu anlarsınız.
Fotoğrafta görmüş olduğunuz Bohlin Cywinski Jackson tarafından tasarlanan, New York’un merkezi Fifth Avenue’de konumlanmış ödüllü bir Apple mağazası. Bahsettiğimiz farklılığı nerede yakalamışlar dersiniz? Öncelikle etrafında yükselen gökdelenlerin aksine, mağazanın yerleşimini yer altına doğru yapmışlar. Girişi de büyük bir cam kutu olarak tasarlamışlar. Böylece iç ve dış algısı azalırken, meydanın merkezindeki mağaza hem peyzajı şekillendirip insanlar için bir buluşma noktası haline de gelmiş. Ne kadar dikkat çekici değil mi? İkinci olarak pazarlananın ürünler değil deneyim olduğundan bahsetmiştik. Bu mağaza nasıl bir deneyim sunuyor dersiniz? Cam küpten süzülen gün ışığı yer altında olma hissini vurgularken, iç mekanın dramatik bir hale gelmesini sağlıyor. Aynı zamanda mekan içerisinde kullanılan dönen cam merdiven, ahşap masalar, gri limestone ile birlikte çelik duvar panelleri gibi detaylar da mekanı benzersiz kılmış. Böylece ziyaretçi mekandan ayrılırken yaşadığı deneyim unutulmaz hale geliyor. Bu deneyimi marka ile özdeşleştiren ziyaretçi, sonrasında gezeceği mağazalarda da benzer deneyimleri beklerken, markanın piyasada farklılaşmasında ve konumlandırılmasında rol oynuyor.
İşte bu sebeple biz de kurumsal kimliğimizi oluşturduktan sonra tasarladığımız / tasarlayacağımız mekanlarda, markamızın değerlerini ve hedef kitlemizin beklentilerini detaylıca göz önüne alıp; ondan sonra harekete geçmeliyiz.